على طول نهر الفرات، بدءًا من جرابلس التي تقع على الحدود السورية- التركية وانتهاءً بمدينة البوكمال التي تقع على الحدود السورية- العراقية، هناك حكاية لا تنتهي، وتاريخ قديم عُرف بالممالك والمرافئ والسهول الزراعية على ضفتيه.
Dünyanın pek çok bölgesinde mülteciler ile ilgili sorunlar yaşanıyor.Göçmen-mülteci meselesi çok boyutlu. Haliyle sorunlar da tek taraflı değil.İklim krizinin derinleşmesi ve önümüzdeki yıllarda bu sebeple başlayacak yeni göç dalgaları dünyanın karşı karşıya kaldığı ve daha fazla kalacağı bu gerçeklikten kaçamayacağını gösteriyor. Bir yanda insan kaynağı açığı ile karşı karşıya kalan, her geçen gün nüfusu azalıp yaşlanan uluslararası sözleşmeleri açıkça ihlal eden Batı, bir yanda Türkiye gibi göç konağı pozisyonundaki ülkeler bir yanda dünyanın dört bir yanında yükselişe geçen milliyetçilik, ekonomik kriz ve sonu gelmeyen savaşlar...Öte yanda insanlık, herkesin müreffeh bir hayat sürme arzusu…
Fareler için bir ütopya neye benzer? Belki de bunun cevabı sınırsız yiyecekle dolu ve bu yiyeceği paylaşmak zorunda kalmayacağınız, fazla kalabalık olmayan bir fare apartmanı olabilir. Bu fikir size belki saçma gelecektir. Ancak 1968 ve 1970 yılları arasında, Amerikalı etolog John B. Calhoun’un (1917-1995), kırsal bir tesiste bulunan laboratuvarında fareler için kurduğu düzenek tam da böyleydi.
Kanafani, bir milletin yaşadığı bunalımın kendi muhayyilesinde bıraktığı tortuyu ideolojiye malzeme yaparak heba etmiyor; estetik düzlemde ebedileştiriyor. Yazarın çoğu hikâyesinde, iki ucu da zehir tadındaki “kalmak” ve “gitmek” ihtimalleri arasında salınan karakterlere rastlıyoruz.
“Gazze’den Mektup” adlı hikâyesi de bu iki seçenekten birinde karar kılmış karakterin Gazze’deki Şeciye mahallesinden çocukluk arkadaşı Mustafa’ya yazdığı mektup formunda bir metin… Hikâyede Kaliforniya Üniversitesi’nin inşaat mühendisliği bölümünden kabul almış anlatıcı, “suyun, yeşilin ve güzel insanların” şehri Sacremento’ya, can dostunun yanına gitmek üzere Gazze’den niçin ayrılamayacağını dile döktüğü mektup.
Her iki durumda da kadınların ve çocukların sistematik olarak hedef alınması toplumsal yapının bozulmasına ve kültürel kimliklerin silinmesine hizmet ediyor. Gazze'de aşırı güç kullanımı ve bunun sonucunda ortaya çıkan insani krizler, Karayipler'deki sömürgeci fetihleri hatırlatan daha geniş bir kontrol ve tahakküm stratejisini yansıtıyor. Bu paralellikleri tanımak, savunmasız nüfuslara karşı tekrarlanan şiddet kalıplarını anlamak açısından çok önemlidir. Bu tür şiddet eylemlerine karşı dayanışma ve savunuculuk ihtiyacının altını çizerek, çatışmanın temel nedenlerini ele almanın ve etkilenen toplulukları desteklemenin önemini vurguluyor. Bu tarihsel ve çağdaş trajediler üzerinde düşünürken, bu toplulukların dayanıklılığını kabul etmek ve bu tür vahşetlerden arınmış bir gelecek için çalışmak zorunludur.
Avrupa Birliği’nin (AB) yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, düzensiz göçün önlenmesi amacıyla daha sıkı önlemler içeren yeni Sığınma ve Göç Anlaşması’nı onayladı.Anlaşma, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu AB üyesi olmayan geçiş ülkeleri ile ortaklıkların güçlendirilerek yasa dışı göçün önlenmesini de içeriyor.İnsan hakları kuruluşlarına göre, yeni anlaşma çok sayıda sığınmacının Türkiye ve Tunus gibi “geçiş ülkelerine” geri gönderilmesine yol açacak.
Başka hemen her konuda birbiriyle yarışan teknolojiler insanlığa genellikle faydalı oldu. Bu konuda ilerleme hangi yönde olacak?
İnsan hakları teknolojınin hızında kayıp mı olacak yoksa daha iyi bir noktaya mı gelecek?